mektup

Sayın Milletvekili,                                                                                                                                   15.08.2016

YÖK Başkanı tarafından  partili akademisyen milletvekillerinin davet edildiğini ve son günlerde gelişen olaylar üzerinde bilgi alışverişi yapılacağını öğrenmiş bulunmaktayız.

Her şeyden önce üniversitelerin olmazsa olmazı akademik özgürlük ve ifade özgürlüğüdür.Üniversitelerin biran önce özerk-demokratik kurumlar olması,mali,yönetsel özerkliğe kavuşması kaçınılmazdır.Bu anlamda askeri darbe ürünü YÖK ün kaldırılıp koordinasyon kurulu haline getirilmesi ve temel konuları içeren bir çerçeve yasa ile üniversitelerin özgürleşmesi kaçınılmazdır.Ancak bu süreçte yapılması gereken acil konular aşağıda bilginize sunulur.
Saygılarımızla

Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği

Yönetim Kurulu

1-Doçentlik yabancı dil sınavlarında yapılan sahtecilik:İstanbul’da  Mecidiyeköy’deki  bir dershane aracılığı ile 15.000 TL karşılığı TOEFL sınavını alan 400 kişi olduğu ,Türkiye genelinde ise 1000 kişi olduğu söylenmektedir (Halk TV Erol Mütercimler 1000 kişi olarak haber yaptı).Bu konuyu Derneğimiz aracılığı ile Milliyet Gazetesi’nde  Abbas Güçlü,Hürriyet Gazetesi’nde Yalçın Bayer gündeme getirdi.Derneğimiz de YÖK başkanı ile yaptığı görüşme sırasında dershane ile ilgili bilgileri başkana iletti.Bu sınavların yıllarca bu şekilde sahtecilik ile alındığı söylenmektedir.Geriye doğru bir araştırmanın yapılması gereklidir.

2-Özellikle AKP iktidarının son yıllarında her bilim alanında Doçentlik Jüri üyelikleri ahbap çavuş ilişkisi içinde adam kayırma şiarıyla gerçekleştirildi ve FETÖ cü,AKP yanlısı kişiler yükseltildi.Bilim ve liyakate dayalı jüri belirlenmediği için nitelikli bir çok bilim insanı bu jürilerde yer alamadı.Bu konun derhal düzeltilmesini talep ediyoruz.Geriye dönük bu tip yükseltilmelerin incelenmesini ve  hak etmeyenlerin ünvanlarının geri alınmasını istiyoruz.Doktora doçentlik sözlü sınavlarının şeffaf olmasından yanayız.

3- Bin 128 bilim insanın imzalamış olduğu “Bu suça ortak olmayacağız”  başlıklı bildiriye karşı Yüksek Öğretim Kurumu’nun gösterdiği tepki yanlış ve çok kaygı vericidir. Akademisyenlerin ülke sorunlarıyla ilgili ifade ettikleri görüşler her zaman tartışmaya açıktır ve doğal olarak eleştirilebilir, eleştirilmelidir. Ama bu görüşlerin ifade edilmesini yasaklamaya ve cezalandırmaya yönelik girişimler,ifade özgürlüğüne ağır bir darbe oluşturur. İfade özgürlüğü, en aykırı, kimimize en ters gelecek fikirlerin de ifadesini kapsar, hatta özellikle bunları kapsamalıdır. Bu tavrımız ilkeseldir,  söz konusu bildirinin içeriği ve güneydoğudaki çatışma ortamıyla ilgili kişisel görüşlerimizden bağımsızdır.

YÖK’ün almış olduğu kararın ayrıca üniversite özerkliği bağlamında da çok kaygı verici  bir yanı vardır:  YÖK, Cumhurbaşkanının söz konusu bildiriyi bir konuşmasında ‘vatana ihanet’ ilan etmesinin hemen ardından ‘vazife çıkarmış’, aynı gün içinde acilen genel kurulu toplamıştır. YÖK kararı ‘Bu bildiri ile ilgili olarak hukuk çerçevesinde gereği yapılacaktır. Rektörlerimiz ve Üniversitelerarası Kurul ile bu konuyu görüşmek üzere toplanacağız’ demektedir. Böyle bir ‘gereğini yapma’ girişimi, üniversite özerkliğine doğrudan ve ağır bir saldırı niteliği taşımaktadır. Bugünlerde OHAL uygulaması sonrası söz konusu bildiri bahane edilerek,  aykırı-muhalif akademisyenleri üniversitelerden ayıklamak için ‘kasıtlı bir cadı avının’ başladığını görmekteyiz.Üniversite rektörleri keyfi uygulama içine girmişlerdir.Akademisyenler hakkında hukuksuz soruşturmalar(Danıştay kararı açıktır)  varken yine hukuksuz davranış ile bazı üniversitelerde rektörler OHAL bahanesi ile 6 ay uzaklaştırma vermektedirler(Anadolu Üniversitesi’nden 20 akademisyen,Mersin,Tunceli,Cumhuriyet,Gazi Üniversitesi’nden akademisyenler uzaklaştırılmıştır).Bazı vakıf üniversiteleri yöneticileri hem bu imza metnini hem de OHAL i bahane ederek yardımcı doçentlerin sözleşmelerini uzatmamaktadırlar.Akademisyenlerin yurtdışı görevleri engellenmekte,kongre ,konferanslara gidişlerine izin verilmemektedir.Bu uygulamalar hukuksuz ve akademik özgürlüğe aykırıdır.

YÖK e giden dosyaların ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilip kapatılmasını ve vakıf üniversitelerinden atılmaların durdurulmasını talep etmekteyiz.

3-Rektör seçim ve atanma süreçleri sistemi dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan ucube bir sistemdir.YÖK sistemi değişmedikçe bu sistem devam edecektir Ancak bu sistem içinde yönetici seçim ve atamalarını önemsiyoruz.YÖK başkanın dediği gibi “FONLAYAN ATAR” görüşüne karşıyız.Tabii ki devlet üniversiteleri fonlayacak/mali destek verecek ama üniversiteler özerk kurumlardır.Hiçbir vesayetin(Devlet,siyaset,şirket,asker ve din vb..) hiçbir kurum kuruluşun vesayeti altında olamaz.Onun adı üniversite değil devlet dairesi olur ancak.Rektör dekan seçim ve atamaların tartışılmasını, çerçeve bir yasa ile değerlendirilip üniversitelerin bu konuda özgür bırakılmasını talep ediyoruz.Özellikle Boğaziçi Üniversitesi rektörlük seçiminde %90 oy almış adayın biran önce atanmasını talep ediyoruz ve  Boğaziçi gibi önemli bir üniversitenin geleceği açısından bu durumu önemsiyoruz.

4-Rektör yetkilerinin azaltılmasının biran önce gerçekleştirilmesini talep ediyoruz.

5-Öğrenci ve öğretim elemanları disiplin yönetmeliğinin demokratik  olmasından yanayız ve taslakların üniversite bileşenleri tarafından tartışılmasından yanayız. Güvenlikçi üniversiteden ziyade özgürlükçü bir üniversiteden yanayız.Bu nedenle disiplin yönetmelikleri özgürlükleri kısıtlamamalıdır.

6-Kapatılan 15 vakıf üniversitesi sonrası 65 bin öğrenci(YÖK açıklaması ile aldıkları puanlara göre) vakıf ve devlet üniversitelerine yerleştirilecekler.Ancak o üniversitelerde yığılmalara neden olacak, akademisyenler(Öğretim üyesi başına öğrenci açısından) yetersiz kalacaklardır.Bu nedenle kapatılan binalarda(devredildiği üniversite adı ile ) eğitim/Öğretimlerine devam etmeleri daha doğru olacaktır.Kaynak öğrencilerin ödediği ücretler ile sağlanabilir.

Kapatılan Üniversitelerdeki akademisyenlerin FETÖ cü olmayanlarının kendi okullarında kendi öğrencilerine ders vermeleri sağlanabilir ve öğretim elemanı açığı bu şekilde karşılanabilir.Öğretim elemanı açığı devredildiği üniversite tarafından karşılanabilir.

7-Tutuklu öğrencilerin tutuksuz yargılanması için girişimler yapılmasını eğitim/öğretimlerinin aksatılmamasından yanayız.

Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği

Yönetim Kurulu