BG-2233

UNIVDER’in  Sağlık Bakanlığı COVID-19 Araştırmaları ile İlgili Araştırma Komisyonu Girişimi Konusundaki Görüşümüz

T.C. Sağlık Bakanlığı 28 Nisan 2020 tarihli bir yazı ile, Klinik Araştırmalar Etik Kurulları dahil bütün araştırma kurumlarına bilim insanlarının ‘yapacağı çalışmalarda ihtiyaç duyulan veriye ulaşımın kolaylaştırılması, gerektiğinde büyük seriler oluşturabilecek network oluşturulmasına destek verilmesi, çalışmaları karşılaştırılabilir kılacak kavram birliğinin tesisi ve çalışmalar sonucunda ortaya çıkacak yayınların TÜSEB2 yayın destek programına alınması amacıyla Bakanlığımız Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde “COVID-19 Bilimsel Araştırma Değerlendirme Komisyonu”nun kurulduğunu duyurmuştur.  Bakanlık aynı yazıda ‘… klinik araştırmalar dahil insanlar üzerinde yürütülecek tüm bilimsel çalışmalar ve retrospektif araştırmalar için etik kurul başvurusundan önce bu Komisyona bildirim yapılması gerekmektedir. Daha önce etik kurul izni almış COVID-19 konusundaki araştırmalar için de en geç 10 (on) gün içerisinde Komisyona başvuru yapılmalıdır.’

Ülkemizi de çok hızlı ve kapsamlı bir şekilde tehdit eden global bir salgın karşısında acil önlemler alınırkenSağlık Bakanlığı’nın bu girişimi ilk bakışta anlaşılabilir gibi görülebilir. Ancak, üniversite özerkliği ve akademik özgürlüklere merkezi otoriteler tarafından yapılmış ve bugün de yapılmakta olan baskılar göz önünde bulundurulduğunda, derneğimizin bakanlığın bu girişiminin yanlışlığını ve  ileride benzer tasarruflara emsal oluşturma olasılığını açık bir biçimde dile getirmesi gerekmektedir.

Bakanlığın bu girişimi yanlıştır çünkü akademisyenlerin ve üniversitelerin en temel hakkı olan araştırma ve uygulamalarını seçme özgürlüğünü bir konuda bile olsa ellerinden alıp, bir bakanlık komisyonuna tevdi etmesi kabul edilemez. Bir başka yanlış da, açıkça ifade edilmese  de, bu girişimin toplum yararına olacağı görüşü bilimsel konularda en yanıltıcı ve körleştirici ‘faydacılık’ ilkesine dayanmaktadır. Bilim tarihi faydacı ölçütlerle araştırmalara getirilen kısıtlamaların bilimsel yozlaşmaya yol açtığını sayısız örnekler ile doludur. Gözden kolaylıkla kaçabilecek ancak çok önemli bir üçüncü yanlış da Komisyona başvuruların kişi ve kurumların kendi etik kurullarından önce yapılmasının istenmesidir. Kurumların etik kurulları, evrensel etik ilkeleri çerçevesinde çalışmak zorundadır ve çalışmaktadır. Bakanlığın bu isteği, etik kurulları devre dışı bıraktığı gibi, önerilecek projelere bir sansür niteliğine de bürünebilir. Gene bir başka yanlış, bakanlığın komisyona gelen eleştirileri karşılamak/yatıştırmak için yaymladığı bildirideki şu ifadede yatmaktadır: ‘…Genel Müdürlüğümüze çevirim içi form doldurarak bildirimi yapılan 4637 bilimsel çalışma olmuştur. Bu kapsamda herhangi bir içerik denetimi yapılmamaktadır. Araştırmacıların %96’sına çalışmalarına planladıkları hali ile devam etmeleri için 5 günden erken geri dönüş yapılmıştır.’ Bu ifadede bakanlığın gözünden kaçmış olsa bile,gerek derneğimiz gerek akademik camianın duyarlı olduğubir hususa dikkat çekmek isteriz. Bakanlık yapılan başvuruların ulaşmış olduğu büyük sayılarla ne kadar ‘kolaylaştırıcı’ bir tutum içinde olduğunu dile getirirken bilimsel açıdan çok önemli bir noktada vahim bir sorun yaratıldığını görmemiştir. Başvurularda herhangi bir iç denetim yapılmadığı dile getirilirken, bakanlık bilimsel çalışmalarda, özellikle insan sağlığıyla ilgili konularda kurumsal etik kurulların titizlikle yapmaları gereken değerlendirmeleri devre dışı bırakmış ve hızlı bir süreçle başvuruları devreye sokmuştur.

Derneğimiz, Sağlık Bakanlığı’nın akademik özerkliği ve araştırma özgürlüğünü dar bir alanda bile olsa kısıtlayan bu girişimine son vermesini talep etmekte, bu tür bir yaklaşımın ileride değişik bakanlıklar ve kurumlar tarafından emsal olarak alınıp daha yaygın bir biçimde uygulamalara temel oluşturabileceğine ilişikin kaygımızı akademik camia ve kamuoyuyla paylaşma gereğini duymaktadır.

Saygılarımızla,

ÜNİVDER